Kırmızı Et İthalatı Basın Açıklaması

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın, “Türkiye’de şap hastalığı mevcut olduğu ve ithal hayvanların sağlığının ülkemizdeki hastalık nedeniyle korunamayacağı” gerekçesiyle,  26.8.1996’dan itibaren canlı hayvan ve et ithalatında kontrol belgesi düzenlememesi nedeniyle yapılamayan canlı hayvan ithalatı; et fiyatlarındaki yükselişi durdurmak gerekçesiyle geçtiğimiz aylarda yeniden başlatılmıştır. Ancak bugün itibarıyla canlı hayvan ithalatı, kırmızı et fiyatlarındaki yükselmeyi durdurmamış, ülkemizde; kırmızı ete paralel olarak, beyaz et fiyatları da yükselmeye başlamıştır.

Üreticiden alınan karkas etin kilosunun 13–17 TL arasında olduğu Türkiye’de, tüketiciler dünyanın en pahalı etini tüketmeye devam etmektedir. Kasap ve marketlerdeki kırmızı et fiyatı, hâlâ 25–30 TL arasında seyrederken kasaplık hayvan ithalatı piyasaya istikrar getirmemiştir. Almanya’da 7 dolar, Romanya’da 5 dolar, Bulgaristan’da 3,5 dolar, Avusturya’da 2,5 dolar, Brezilya’da 2 dolar civarında olan kırmızı et fiyatı, canlı hayvan ithalatına rağmen Türkiye’de ortalama olarak 16 dolar civarında seyretmeye devam etmektedir. Yaşanan gelişmeler ve eldeki mevcut hayvan potansiyeli ile talebin karşılanması dikkate alındığında, et fiyatlarının daha da artması beklenebilir. Özellikle 2 hafta sonra başlayacak Ramazan ayında, talebe bağlı olarak et fiyatlarının tavan yapması ve rekor fiyatların oluşması kaçınılmazdır.

Hayvansal protein kaynağı olan et, süt ve yumurta gibi gıda maddelerinin üretimi ve tüketimi; ülkelerin beslenme stratejilerinin önemini saptamak ve saptırmamak açısından üzerinde önemle durulması gereken güncel konulardan birisidir. Sağlıklı ve dengeli beslenme için hayvansal kaynaklı et, süt, yumurta gibi gıdaların günlük olarak mutlaka tüketilmesi özellikle gelişme çağındaki çocuklar ve yaşlılar başta olmak üzere tüm halkımız için son derece önemlidir. Bir toplumun sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenebilmesi için kırmızı etin tüketilen gıdalar arasında, yerini mutlaka alması gerekir.

Et fiyatlarındaki yükselişin, kişi başına yıllık ortalama kırmızı et tüketimini yüksek oranda düşürdüğü iddia edilmektedir. Zaten kişi başına et tüketiminde dünya sıralamasında en altlarda bulunan Türkiye’de, etli yemek çeşitleri, asgari ücretle çalışanların sofralarını terk etmiş durumdadır. TUİK verilerine göre; 2007 yılında 8,19 Kg. olan kişi başına kırmızı et üretim miktarı, 2008 yılında 6,78 kg., 2009 yılında ise 5,73 kg. olarak gerçekleşmiştir. Toplam et tüketiminin beyaz et, balık eti  de dahil olmak üzere 20-22 kg civarında olduğu tahmin edilmektedir. Avrupa ülkelerindeki kişi başına yıllık ortalama et tüketim miktarının 80-90 kg, ABD’de ise bu rakamın 90-105 kg civarında olduğu göz önünde bulundurulursa, ülkemizdeki kırmızı et üretiminin sağlıklı ve dengeli beslenme açısından yeterli olmadığını açıktır. Ayrıca son fiyat artışlarıyla birlikte ülkemizde kişi başına yıllık kırmızı et tüketiminin; 3 kg’a kadar düştüğü de iddia edilmektedir.

Türkiye’yi et ithal edecek konuma getiren süreci bir bütün olarak ele almak ve süreçteki tüm bileşenleri ve nedenleri bir arada irdelemek almak gerekir. Sorunun çözümü ancak bu analizin doğru yapılması ile gerçekleşebilir. Yıllar boyunca, kalıcı, ileriye yönelik ve üretimi teşvik edici hayvancılık politikaların üretilememesi, teşvik ve sübvansiyonların yeterli, etkili ve verimli kullanılamamasının, ülkemizi et yada kasaplık hayvan ithal etmek noktasına getirdiği açıktır.

Ülkemizdeki et üretimi, besi hayvancılığı; süt üretimi ile doğrudan bağlantılı olup, süt sığırcılığında yaşanan darboğaz, et sektöründe negatif etkisini çok kısa sürede göstermektedir. 2007 yılında süt fiyatlarının düşmesi ile süt hayvanlarının kesime sevk edilmesine yol açmış TUİK verilerine göre sağılan süt hayvanları sayısı, 2008 yılında 900.000, 2009 yılında ise 350.000 civarında azalmıştır. Bir başka deyişle 2009 yılında sağılan, doğurma yeteneğine sahip hayvan sayısı; 2007 yılına göre bir milyon ikiyüzbin azalmıştır. Teorik olarak sağılan hayvanların her yıl doğurduğu, doğan hayvanların yarısının dişi, yarısının erkek olduğu, dişi hayvanların damızlık, erkeklerin kasaplık olarak yetiştirildiği varsayıldığında, sağılan hayvan sayısındaki düşüşün, yıllık olarak besiye alınabilecek 500.000’den fazla hayvanın doğmaması anlamına geldiği ortaya çıkmaktadır. 2007 yılında yaşanan süt alım fiyatlarının düşmesine bağlı olarak üreticinin süt veren ineğini kesime göndermesinin sonucunda, 14 yıl sonra Türkiye kasaplık hayvan ithal etmek zorunda bırakılmıştır. Ülkemiz insanının; yeterli ve dengeli beslenebilmesi amacıyla, süt veren ineğin kesilmemesi için gerekli tedbirlerin hükümet tarafından alınması şarttır.

Bir diğer önemli faktör,Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi sınırlarından ülkemize kaçak olarak giren canlı hayvan ve/veya karkas etin ülkeye girişinin oldukça düşmüş olması veya hiç girmemesidır.Gerek sınır kontrolü gerekse o bölgede yaşananlar et sektörünü de etkilemektedir.Yıllardır süren kaçak hayvan girişinin birden kesilmiş olması sonucu Ülke kendi gerçeği ile karşı karşıya kalmıştır.

Meraların ve kaba yem kaynaklarının yetersizliği, yem fiyatlarının pahalı olmasına, dolayısıyla hayvancılıktaki üretim maliyetlerinin yüksek olmasına yol açmaktadır. Bütün bunların yanında, hayvan hastalıkları ile mücadeledeki yetersizlikler ile ülkemizde halen et kalitesine yönelik bir derecelendirme sistemi uygulanmaması ve mezbahada üretilen her karkasın aynı fiyat üzerinden işlem görmesi üretimin kalitesinin yükselmesini engellemektedir.

En önemli konulardan birisi de mezbahadan mutfağımıza kadar pişmeden çiğ olarak uzanan et zincirinin taşıdığı ciddi HALK SAĞLIĞI riskidir. Türkiye’de hayvancılık ürünlerini işleyen 24 bin civarında sanayi tesisi mevcut olup, belediyelere ait 803 adet, özel sektöre ait 96 adet mezbaha bulunmaktadır. Bunların 27 bin 454 büyükbaş 116.033 bin de küçükbaş günlük toplam kesim kapasiteleri mevcuttur. Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı “mezbahalarda kayıt dışılık mevcuttur, esas sorun buradan kaynaklanmaktadır.” demektir. Eğer böyle bir sorun var ise ki bize göre de yıllardır vardır, bunu çözecek olan da Tarım ve Köyişleri Bakanlığıdır. Yasal düzenlemelerde, veteriner hekim hizmetlerindeki yetersizlik, kontrol ve denetimlerdeki eksiklikler, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının başta gelen en önemli sorunu olarak görünmektedir. Kurban bayramında kesilen hayvanların %80 i de kayıt dışıdır. AB’de ciddi hayvancılık ve tek sağlık programı ile kontrol altında tutulan ve mezbahaların en önemli taşlardan biri olduğu standart et üretim ve tüketim zinciri ve veteriner hekim kontrolü nedense ülkemizde halen yerini bulamamıştır. Bu şekilde yetersiz kontrol ve kalite standartları ile yapılan et hayvancılığı et fiyatlarında ciddi dengesizliğe yol açmıştır ve Türkiye’de halk sağlığı ciddi risk altındadır.

Etin gerçek anlamda toplumumuzun tüm kesimleri ve katmanları tarafından satın alınabilecek makul bir fiyat düzeyine çekilebilmesi için, kesinlikle maliyetleri düşürücü tedbirler alınması şarttır. Bunun için de üretim maliyetlerinin aşağı çekilmesi ve doğrudan destek değil, her aşamada üretim desteği gerekir. Hayvancılık yatırım destek programları ülkenin her bölgesinde ayırım yapılmadan uygulanmalı ve teşvik edilmelidir.

Et ithalatının nedenleri arasında; meraların gereği gibi korunmaması, kuraklığa bağlı olarak yem girdi fiyatlarının enflasyon oranından fazla artmış olması, besicilik yapanların zarar etmesi,  köyden kente göçün artışına bağlı olarak hayvan sayısının, dolaylı olarak kasaplık hayvan sayısının azalması, hayvan hastalıkları ile mücadeledeki başarısızlıklar başta gelen nedenleri oluşturmaktadır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2008 ve 2009 yıllarındaki hayvan hastalıkları ile mücadele çalışmalarının sonuçlarını kamuoyuna açıklamalıdır.

Bu aşamada, devlet politikaları oluşturulmasında Tarım ve Köyişleri Bakanlığına büyük görevler düşmektedir. Hayvan hastalıkları ile mücadelede başarılı olacak bir yapı acil olarak kurulmalıdır. Hayvan sayılarını kontrol altına alabilecek tedbirler ve et verimi ile ön plana çıkan ırkların yaygınlaştırılmasına yönelik tedbirler acilen alınmalıdır. Bunun yanında zincirde yer alacak tüm kesimler modernizasyona, çağın gerektirdiği şekilde et hayvancılığı ve üretime açık olmalıdırlar. Mezbahaların işlevlerinin, konumlarının iyileştirilmesi, AB standartlarına, hijyenik yapıya kavuşturulması ve denetimlerin kalitesinin arttırılması ile üretilen etin mümkün olabilecek en KISA, hızlı ve hijyenik bir şekilde tüketiciye ulaştırılabilmelidir.

Bugün, et spekülatörleri, yetiştiriciler gibi zincirde yer alan kesimleri suçlamak yerine, ileriye yönelik, doğru, en az 5 yıl değişmeden uygulanabilecek, hayvancılık politikaları ve uygun programlar oluşturularak, bunların yürürlülüğünü sağlamak; atılacak en doğru adım olacaktır. Bugün, yarın olmasa bile; ancak bu şekilde sektör ve fiyatlar standart hale getirilebilir ve ileriye yönelik ülkemizde de et tüketimi yeterli ve sağlıklı hale gelebilir. Besi danası ithali kısa süreli çözüm olarak görülebilir ki, geçtiğimiz birkaç ayda yaşanan tecrübe besi danası ithalatının ülkemiz için çözüm olamayacağının bir örneğinin yaşanmasını sağlamıştır. Yine de gelecek yıllar tekrar ithalat ile yüz yüze gelmemek için üretim desteği, yani damızlık süt sığırı sayısının artırılması için gerekli tedbirler alınmalı, gerekirse en ucuz maliyet ile damızlık hayvan ithal edilmeli ve üreticiye gerekli destek her aşamada verilmelidir.

Ülkemizde kırmızı et ihtiyacını karşılayacak potansiyel mevcuttur. Bu potansiyelin; akılcı, bilimsel doğrulara uygun şekilde, dünyadaki örneklere uygun teşkilat yapısı ile harekete geçirilmesi gerekmektedir. Devlet tarafından hayvansal üretime yönelik olarak uygulanan teşvik ve desteklerin artırılması gerekmektedir. Hayvanların kayıt altına alınması, meraların ıslahı ve güvenlik sorunlarının çözülmesi, hayvancılık işletmelerine ucuz yem temini için gerekli önlemlerin alınması, köyden kente göçü önleyeceği gibi üretim maliyetlerinin, dolayısıyla kırmızı et fiyatlarının aşağıya çekilmesini sağlayacaktır.

Et ve süt hayvanı yetiştiricilerinin (Aile tipi yetiştiricilerin desteklenmesi-kooperatifleşmeleri) gelişmiş ülkelerdeki şekilde desteklenmesi halinde ülkemizdeki hayvan yetiştiricilerinin sorunları çözüleceği gibi, yeterli kırmızı et ve süt üretimi sağlanarak, köyden kente göçün durdurulması sağlanacaktır.

Saygılarımızla

İstanbul Veteriner Hekimler Odası